Kıymeti Bilinmeyen Bir Kahraman: Seyid Onbaşı



Çanakkale Savaşı, bugün bile hakkı tam teslim edilemeyen bir zafer. Çünkü devrin süper güçlerinin hücumuna karşı, çoktan bitti sanılan bir devletin her zaman var olacağını anlattı, hâlâ da anlatıyor.

Eğitimci-yazar Vehbi Vakkasoğlu’nun, “Bir Destandır Çanakkale” adlı kitabı dedelerimizin kahramanlığını bize en iyi anlatan kitaplardan biridir.
İşte Vakkasoğlu’nun kitabında, Seyid Onbaşı’nın kahramanlığını anlattığı bölüm:

Çanakkale’de Şahlananlar

Çanakkale’de yaşananlar, sadece kuru bir “savaş” kelimesiyle açıklanamaz. Orada yaşananlara ancak bir milletin “şahlanışı” denilebilir. Osmanlı torunu yiğit Mehmetçikler, yüreklerindeki iman gücüyle dünyanın “Süper Güçler”ine meydan okumuşlardır.

Hz. Ali’nin, Hayber Kalesi’nin kapısını sökerken şahlanışı gibi şahlanmıştı Seyit Onbaşı
O şahlanışla 276 kiloyu sırtlanmıştı Müctecip Onbaşı…
O şahlanışın tesiriyle bir denizaltıyı, periskopundan, hem de top atışıyla yakalamıştı.

Bediüzzaman’ın Bitlis'i Savunması ve 30 Top..

Ruslar, Van ve Muş tarafını istila edip, üç fırka ile Bitlis'e hücum ettiği sırada, Bitlis Valisi Memduh Bey ile Kel Ali, Bedîüzzaman'a:
- Elimizde bir tabur asker ve iki bin kadar gönüllünüz var; biz geri çekilmeye mecburuz, dediler.

Bedîüzzaman onlara:

Allah Yolunda Öldürülenleri Sakın Ölü Zannetme!


ﺳْﻢِ ﺍﻟﻠّٰﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤٰﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣ۪ﻴﻢِ
ﻭَﻻَ ﺗَﺤْﺴَﺒَﻦَّ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻗُﺘِﻠُﻮﺍ ﻓِﻲ ﺳَﺒِﻴﻞِ ﺍﻟﻠّﻪِ ﺃَﻣْﻮَﺍﺗًﺎ ﺑَﻞْ ﺃَﺣْﻴَﺎﺀٌ ﻋِﻨْﺪَ ﺭَﺑِّﻬِﻢْ ﻳُﺮْﺯَﻗُﻮﻥَ

ŞEHİTLİK ve ÇANAKKALE ZAFERİ

Muhterem Müslümanlar!
Yüce Dinimiz İslam, vatan sevgisini imanın bir parçası saymış vatan savunmasının da bizler için mukaddes bir görev olduğunu telkin etmiştir.
Değerlerimizi ve mukaddesatımızı korumak için canlarını ortaya koyan şehit ve gaziler de Yüce Rabbimiz ve Sevgili Peygamberimiz tarafından övülmüştür.

Gençlik Ni'metini İstikamette Sarfetmek

Gençlik Rehberi'nde izah edildiği gibi; gençlik hiç şübhe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hayrata -istikamet dairesinde- sarfetse, onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bütün semavî fermanlar müjde veriyorlar.

Said Nursi Hazretlerinin İfadesiyle Hapishane Günleri

Madem ki, nur-u hakikat, imana muhtaç gönüllerde tesirini yapıyor; bir Said değil, bin Said feda olsun. Yirmisekiz sene çektiğim eza ve cefalar ve maruz kaldığım işkenceler ve katlandığım musibetler hep helâl olsun. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, hakaret edenlere, türlü türlü ittihamlarla mahkûm etmek isteyenlere, zindanlarda bana yer hazırlayanlara, hepsine hakkımı helâl ettim.
Madem ki, nur-u hakikat, imana muhtaç gönüllerde tesirini yapıyor; bir Said değil, bin Said feda olsun. Yirmisekiz sene çektiğim eza ve cefalar ve maruz kaldığım işkenceler ve katlandığım musibetler hep helâl olsun. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, hakaret edenlere, türlü türlü ittihamlarla mahkûm etmek isteyenlere, zindanlarda bana yer hazırlayanlara, hepsine hakkımı helâl ettim.

Hapishane günlerini ve o zamanın acı hatıralarını Bediüzzaman şöyle anlatmaktadır:

Müslüman Âilesini Eğitmesi İçin Önce Kendisini Eğitmeli

Binanın inşasının çatıdan değil temelden başlandığı gibi, kurulan âile yuvasından beklenen neticeyi almak ta yetişen nesli sağlam eğitmeye bağlıdır.
Sağlam eğitilmiş fertlerden teşekkül eden toplumlardan meydana gelen devlet, uzun yıllar ayakta durma gücüne sahip olur.

Yeşilay'ın Kuruluşu ve Bediüzzaman


Babrâli'deki Nallı Mescid yanındaki binada Matbuat Cemiyeti, yani bugünkü adı ile Gazeteciler Cemiyeti bulunuyordu.

5 Mart 1920'de istanbul mütarekenin acı günlerini yaşıyor. Avrupa ve Amerika'dan fıçılarla getirilen alkollü içkiler istanbul'un hem ciğerini, hem de beynini yakıyordu.

İşte bu acı günlerde mezkûr binada "Hilâl-i Ahdar" yani, Yeşilay Cemiyeti kuruldu.

Copyright © 2023 SaidNur.net | Gizlilik | Tüm Hakları Saklıdır.