Halbuki Allah'ı bilmek, bütün kâinata ihata eden rububiyetine ve zerrelerden yıldızlara kadar cüz'î ve küllî herşey onun kabza-i tasarrufunda ve kudret ve iradesiyle olduğuna kat'î iman etmek ve mülkünde hiçbir şeriki olmadığına ve "Lâ ilahe illallah" kelime-i kudsiyesine, hakikatlarına iman etmek, kalben tasdik etmekle olur. Yoksa "Bir Allah var" deyip, bütün mülkünü esbaba ve tabiata taksim etmek ve onlara isnad etmek, hâşâ hadsiz şerikleri hükmünde esbabı merci' tanımak ve herşeyin yanında hazır irade ve ilmini bilmemek ve şiddetli emirlerini tanımamak ve sıfatlarını ve gönderdiği elçilerini, peygamberlerini bilmemek, elbette hiçbir cihette Allah'a iman hakikatı onda yoktur. Belki küfr-ü mutlaktaki manevî cehennemin dünyevî tazibinden kendini bir derece teselliye almak için o sözleri söyler.
Derin ve Yüksek Yol | Haşir
Derin ve Yüksek Yol
Geçen hakikatlardan anlaşıldı ki; haşir mes'elesi öyle râsih bir hakikattır ki, Küre-i Arzı yerinden
kaldıracak, kırıp atacak bir kuvvet o hakikatı sarsamaz.
Zira o hakikatı Cenab-ı Hak bütün
esma ve sıfâtının iktizası ile tesbit ediyor ve Resul-i Ekrem'i bütün mu'cizat
ve berahiniyle tasdik ediyor ve Kur'an-ı Hakîm bütün hakaik ve âyâtıyla onu
isbat ediyor ve şu kâinat bütün âyât-ı tekviniye ve şuunat-ı hakîmanesi ile
şehadet ediyor.
Acaba hiç mümkün müdür ki; haşir mes'elesinde Vâcibü'l-Vücud ile bütün mevcudat -kâfirler müstesna olarak- ittifak etmiş olsun, kıl kadar kuvveti olmayan şübheler, şeytanî vesveseler o dağ gibi hakikat-i râsiha-i âliyeyi sarssın, yerinden kaldırsın? Hâşâ ve kellâ!
Bu Davadan Vazgeçilmez İçinizde Vazgeçecek Yok Ümid Ediyorum
Bu Davadan Vazgeçilmez İçinizde Vazgeçecek Yok Ümid Ediyorum
Aziz, sıddık, vefadar ve şefkatli kardeşlerim!
İki gündür hem
başımda, hem a'sabımda tesirli bir nezle ağrısı var. Böyle hallerde bir derece
dostlarla görüşmekten teselli ve ünsiyet almağa ihtiyacım içinde acib tecrid ve
yalnızlık vahşeti beni sıktı. Böyle bir nevi şekva kalbe geldi:
"Neden bu tazib oluyor, hizmetimize faidesi nedir?"
Bir Çocuk Küçüklüğünde Kuvvetli Bir Ders-i İmanî Alamazsa
Bir Çocuk Küçüklüğünde Kuvvetli Bir Ders-i İmanî Alamazsa
Risale-i Nur'un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta masum çocuklardır. Çünki bir çocuk küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkil bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Âdeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhâssa peder ve vâlidesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve vâlidesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi bela olur. Âhirette de onlara şefaatçi değil, belki davacı olur. Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız?
Bedîüzzaman Said Nursî Hayat Kronolojisi 1877-1960
Bedîüzzaman Said Nursî Hayat Kronolojisi 1877-1960
1877 (Doğumu)
Bedîüzzaman Said Nursî
(Rumî 1293) tarihinde Bitlis vilayetine bağlı Hizan kazasının İsparit nahiyesinin Nurs köyünde doğmuştur. Babasının adı Mirza, anasının adı Nuriye’dir.
1886 (İlim Tahsili)
Hayat-ı Dünyeviyeye Hasr-ı Fikr Etmek
Hayat-ı Dünyeviyeye Hasr-ı Fikr
ÜÇÜNCÜ NÜKTE:
İnsan, fiil ve amel cihetinde ve sa'y-i maddî itibariyle zaîf bir hayvandır, âciz bir mahluktur. Onun o cihetteki daire-i tasarrufatı ve mâlikiyeti o kadar dardır ki; elini uzatsa ona yetişebilir. Hattâ, insanın eline dizginini veren hayvanat-ı ehliye, insanın zaaf ve acz ve tenbelliğinden birer hisse almışlardır ki; yabani emsallerine kıyas edildikleri vakit, azîm fark görünür (Ehlî keçi ve öküz, yabani keçi ve öküz gibi). Fakat o insan, infial ve kabul ve dua ve sual cihetinde, şu dünya hanında aziz bir yolcudur. Ve öyle bir Kerim'e misafir olmuş ki nihayetsiz rahmet hazinelerini ona açmış. Ve hadsiz bedî' masnuatını ve hizmetkârlarını ona musahhar etmiş. Ve o misafirin tenezzühüne ve temaşasına ve istifadesine öyle büyük bir daire açıp müheyya etmiştir ki; o dairenin nısf-ı kutru -yani merkezden muhit hattına kadar- gözün kestiği miktar, belki hayalin gittiği yere kadar geniştir ve uzundur.
Çocuk Terbiyesi
Çocuk Terbiyesi
Risale-i
Nur'un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta masum
çocuklardır. Çünki bir çocuk küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa,
sonra pek zor ve müşkil bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna
alabilir.
Âdeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhâssa peder ve vâlidesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve vâlidesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi bela olur. Âhirette de onlara şefaatçi değil, belki davacı olur. Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız?
İnsan Seyyiatından Tamamen Mes'uldür
İnsan Seyyiatından Tamamen Mes'uldür
Yirmialtıncı Söz
Kader Risalesi
ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠّٰﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤٰﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
BİRİNCİ MEBHAS:
Kader ve cüz'-i ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, hâlî ve vicdanî bir imanın cüz'lerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir.