Ölümüm, Hayatımdan Çok Dine Hizmet Edecek!

Ben rahmet-i İlâhî’den ümit ederim ki, mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek.

Ey din ve âhiretini dünyaya satan bedbahtlar! Yaşamanızı isterseniz bana ilişmeyiniz. İlişseniz, intikamım muzaaf bir sûrette sizden alınacağını biliniz, titreyiniz!

Ben rahmet-i İlâhî’den ümit ederim ki, mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek ve ölümüm başınızda bomba gibi patlayıp başınızı dağıtacak! Cesaretiniz varsa ilişiniz! Yapacağınız varsa göreceğiniz de var.

Üstadı Dergâhta Yıkayacağız ve Oraya Defnedeceğiz

Ve ebedî hayata yolculuk
(23 Mart 1960 Çarşamba)

Sabahleyin Nur talebeleri Vâiz Ömer Efendiyi çağırdılar. Ömer Efendi gelip vaziyete bakmış, nabzını tutunca yaşlı gözlerle ancak "inna lillâh ve inna ileyhi raciûn" diyebilmişti.

Az sonra otel sahibi Mehmet Efendi gelmiş, kapıdan şöyle bir bakınca o da durumu anlamış "Eyvah!" diye dizlerine vurarak feryat etmeye başlamıştı.

Said Nursi'nin Fani Dünyadaki Son Günü

Son dakikalar..
(22 Mart 1960 Salı)

Nur talebeleri otelde sıra ile nöbet tutuyorlar. Otele gelen polisler Bediüzzaman'ın arabasının anahtarını alıyorlar.

Emniyet amiri otele bizzat gelerek Bediüzzaman'la görüşmek istiyor. Durum Bediüzzaman'a bildiriliyor. "Gelsinler" diyor. Emniyet amiri geliyor. Emrin kat'i olduğunu, mutlaka Isparta'ya dönmesi icabettiğini tebliğ ediyor.

Bediüzzaman:
"Ben şimdi hayatımın son dakikalarını geçiriyorum. Ben gideceğim. Belki de burada öleceğim. Siz benim suyumu hazırlamakla mükellefsiniz. Amirinize bildiriniz" diyor.

Son Menzil Urfa'ya Varış



Son menzil Urfa'ya varış

Nihayet Bediüzzaman Said Nursî, 21 Mart Pazartesi günü saat 11'de Urfa'ya girdi.

On yıldır Urfa'da bulunan talebesi Abdullah Yeğin'in kaldığı Kadıoğlu Camiine giderek onu da arabaya aldı. Ondan şehrin temiz bir otelini sordular. Abdullah Yeğin'in tavsiyesi üzerine İpek Palas Otelinin üçüncü katındaki 27 numaralı odaya yerleşti.

Müridlerinin Piri, Bediüzzaman Said Nursi Şehrimize Geldi

Gaziantep'ten geçiyorlar

21 Mart Pazartesi sabahının erken saatlerinde Bediüzzaman Said Nursi Gaziantep'e girdi. O günlerde hemen bütün Anadolu'da olduğu gibi, Gaziantep'te de çamur yağıyordu. O sabah kalktıklarında her taraf kırmızı bir çamur tabakasiyle kaplı idi. Âdeta gökyüzü kanlı göz yaşları döküyordu.

Gaziantep eski postahane binasının Önünde durdular. Arabadan inen Bayram Yüksel, lokantadan çorba aldı ve Urfa yolunu sordu. Sonra da Urfa'ya doğru sür'atle Antep'den uzaklaştılar.

Halilürrahman'ın mânevî iklim ve ülkesine doğru yıldırım hızıyla yol alan otomobilin arkasından bıraktığı toz, başta İstanbul, Ankara ve Anadolu'nun birçok şehrini yer yer kapladı. Toz duman içinde günlerce çamur yağdı Türkiye'ye...

Doksan yaşındaki aziz zatın elvedasından sema ağlıyordu. Evet, ehl-i imanın ölmesiyle semavat ve arz ağlarlar...

Said Nursi'nin Hastalığı ve Urfa Yolculuğu

Said Nursî'nin Hastalığı ve Urfa'ya Gidişi

Said Nursî 20 Ocak 1960 günü gece geç vakit, Emirdağ'dan Isparta'ya geldi. Bey Mahallesindeki ikametgâhına yerleşti. Bir müddet kaldıktan sonra buradan Afyon'a geçen Said Nursî, burada da bir gece kaldıktan sonra tekrar Emirdağ'a hareket etti.

Takvim yaprakları 18 Mart 1960 Cumayı göstermekte...
Bedîüzzaman Said Nursî, Emirdağ'da şiddetli hastadır. Dr. Tahir Barçin gelerek serum verir, iğne yapar. Doktorun ifadesine göre, ağır zatürredir. Serum ve iğneden sonra biraz dalar. Az sonra gülerek uyanan Bediüzzaman'ın, O esnada başında bulunan Zübeyir Gündüzalp, Hamza Emek ve Doktor Tahir Barçın'a:

"Kardeşlerim! Risale-i Nur bu vatana hâkimdir. Mason ve komünistlerin belini kırmıştır. Biraz sıkıntı çekeceksiniz. Fakat sonunda çok iyi olacak" der.

Said Nursi'nin Dilinden 'BEDiüZZAMAN'

Hürriyet ilânını, Birinci Harb-i Umumîyi, mütareke zamanlarını, Millî Hükûmetin ilk teşekkülünü ve Cumhuriyet zamanını birden derkeden bütün hükûmet ricali, beni pek iyi tanırlar. Bununla beraber, müsaadenizle hayatıma bir sinema şeridi gibi sizinle beraber göz gezdirelim.

Küsûf ve Husuf Namazı Vakti

Güneş tutulması veya Ay tutulması süresi zarfında Küsuf (güneş) veya Hüsuf (ay) Namazı kılınabilir.

Efendimiz (a.s.m)'ın sünnetinde olan Küsuf namazını kılmayı unutmayalım inşaallah.

Hadis-i Şerif'te, Küsûf ve Husuf Namazı

Abdullah bin Amr -radıyallâhu anh- şöyle anlatıyor:

Çanakkale Şehitleriyle Dertleşme

Çanakkale Şehitleriyle Dertleşme

Çanakkale şehitliğine gittim
Şehit kabirlerini ziyaret ettim
Yasin, Fatiha üç İhlâs okuyup
Şehitlerle konuşup dertleştim

Bir Ümmetin Destanıdır Çanakkale

Bir Destandır Çanakkale
Yıllar önce üniversite de okurken bir okul gezisinde Çanakkale’ye gitmiştim. Savaşın geçtiği yerleri görmek için çok sabırsızlanıyordum. Nihayet Çanakkale’ye vardık. Savaşın yaşandığı yerleri görünce  içimi büyük bir hüzün kapladı. O an kendimi savaşın yaşandığı anlarda hayal etmeye çalıştım. Çanakkale savaşı ölüm kalım savaşıydı. Bu savaş bir milletin değil bir ümmetin savaşıydı. Bu savaş kardeşliğin ve vefanın da en üst düzeyde yaşandığı bir destandı.
Evet bu savaş bir kardeşlik destanıydı. Bu cephede Türk, Arab, Kürt, Boşnak, Arnavut omuz omuza savaştı. Bir çoğu şehit düştü. Bunu şehitliğe vardığımızda daha net bir şekilde görmüştük.

Copyright © 2023 SaidNur.net | Gizlilik | Tüm Hakları Saklıdır.