Abdullah Yeğin, henüz bir ortaokul talebesi iken Bediüzzaman Said Nursî'yi ziyaret edip elini öpmüş ve talebesi olmuştu. Bediüzzaman ona "Nurcuların Abisi" diye iltifat ederdi.
Bediüzzaman'ı Kastamonu'ya 1936 senesinde sevketmişlerdi.
Onun bütün hayatı boyunca kaderin sevki ile gezdirildiğini görüyoruz. O, sıla ile gurbeti kendi gönlünde birleştirmişti. Bu sebepten dolayı nereye sürülmüşse, orayı da bir vatan parçası olması dolayısıyla hoş karşılıyordu.
Kastamonu'da 1943 yılına kadar kaldı. Bu yıllarda İnebolu, Taşköprü, Daday ve Araç gibi kazalardan İslâmiyeti öğrenmek isteyenler, ecdadına, an'anelerine bağlı insanlar Bediüzzaman'ın etrafında halkalandılar. İşte o tarihlerde Abdullah Yeğin de, henüz küçük bir talebe iken, bu fedakârlar kadrosuna dahil oldu.
Bediüzzaman'ın mektuplarında "Araçlı Abdullah" diye ismi geçer.
Bediüzzaman'ı Kastamonu'ya 1936 senesinde sevketmişlerdi.
Onun bütün hayatı boyunca kaderin sevki ile gezdirildiğini görüyoruz. O, sıla ile gurbeti kendi gönlünde birleştirmişti. Bu sebepten dolayı nereye sürülmüşse, orayı da bir vatan parçası olması dolayısıyla hoş karşılıyordu.
Kastamonu'da 1943 yılına kadar kaldı. Bu yıllarda İnebolu, Taşköprü, Daday ve Araç gibi kazalardan İslâmiyeti öğrenmek isteyenler, ecdadına, an'anelerine bağlı insanlar Bediüzzaman'ın etrafında halkalandılar. İşte o tarihlerde Abdullah Yeğin de, henüz küçük bir talebe iken, bu fedakârlar kadrosuna dahil oldu.
Bediüzzaman'ın mektuplarında "Araçlı Abdullah" diye ismi geçer.