Derin ve Yüksek Yol | Haşir

Derin ve Yüksek Yol
 

Geçen hakikatlardan anlaşıldı ki; haşir mes'elesi öyle râsih bir hakikattır ki, Küre-i Arzı yerinden kaldıracak, kırıp atacak bir kuvvet o hakikatı sarsamaz.

Zira o hakikatı Cenab-ı Hak bütün esma ve sıfâtının iktizası ile tesbit ediyor ve Resul-i Ekrem'i bütün mu'cizat ve berahiniyle tasdik ediyor ve Kur'an-ı Hakîm bütün hakaik ve âyâtıyla onu isbat ediyor ve şu kâinat bütün âyât-ı tekviniye ve şuunat-ı hakîmanesi ile şehadet ediyor.

Acaba hiç mümkün müdür ki; haşir mes'elesinde Vâcibü'l-Vücud ile bütün mevcudat -kâfirler müstesna olarak- ittifak etmiş olsun, kıl kadar kuvveti olmayan şübheler, şeytanî vesveseler o dağ gibi hakikat-i râsiha-i âliyeyi sarssın, yerinden kaldırsın? Hâşâ ve kellâ!

Bu Davadan Vazgeçilmez İçinizde Vazgeçecek Yok Ümid Ediyorum

Bu Davadan Vazgeçilmez İçinizde Vazgeçecek Yok Ümid Ediyorum

 ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ 

Aziz, sıddık, vefadar ve şefkatli kardeşlerim!

İki gündür hem başımda, hem a'sabımda tesirli bir nezle ağrısı var. Böyle hallerde bir derece dostlarla görüşmekten teselli ve ünsiyet almağa ihtiyacım içinde acib tecrid ve yalnızlık vahşeti beni sıktı. Böyle bir nevi şekva kalbe geldi:

"Neden bu tazib oluyor, hizmetimize faidesi nedir?"

Bir Çocuk Küçüklüğünde Kuvvetli Bir Ders-i İmanî Alamazsa

Bir Çocuk Küçüklüğünde Kuvvetli Bir Ders-i İmanî Alamazsa

Risale-i Nur'un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta masum çocuklardır. Çünki bir çocuk küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkil bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Âdeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhâssa peder ve vâlidesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve vâlidesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi bela olur. Âhirette de onlara şefaatçi değil, belki davacı olur. Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız?

Bedîüzzaman Said Nursî Hayat Kronolojisi 1877-1960

Bedîüzzaman Said Nursî Hayat Kronolojisi 1877-1960

1877 (Doğumu)

Bedîüzzaman Said Nursî

(Rumî 1293) tarihinde Bitlis vilayetine bağlı Hizan kazasının İsparit nahiyesinin Nurs köyünde doğmuştur. Babasının adı Mirza, anasının adı Nuriye’dir.

1886 (İlim Tahsili)

Hayat-ı Dünyeviyeye Hasr-ı Fikr Etmek

Hayat-ı Dünyeviyeye Hasr-ı Fikr
 

ÜÇÜNCÜ NÜKTE:

İnsan, fiil ve amel cihetinde ve sa'y-i maddî itibariyle zaîf bir hayvandır, âciz bir mahluktur. Onun o cihetteki daire-i tasarrufatı ve mâlikiyeti o kadar dardır ki; elini uzatsa ona yetişebilir. Hattâ, insanın eline dizginini veren hayvanat-ı ehliye, insanın zaaf ve acz ve tenbelliğinden birer hisse almışlardır ki; yabani emsallerine kıyas edildikleri vakit, azîm fark görünür (Ehlî keçi ve öküz, yabani keçi ve öküz gibi). Fakat o insan, infial ve kabul ve dua ve sual cihetinde, şu dünya hanında aziz bir yolcudur. Ve öyle bir Kerim'e misafir olmuş ki nihayetsiz rahmet hazinelerini ona açmış. Ve hadsiz bedî' masnuatını ve hizmetkârlarını ona musahhar etmiş. Ve o misafirin tenezzühüne ve temaşasına ve istifadesine öyle büyük bir daire açıp müheyya etmiştir ki; o dairenin nısf-ı kutru -yani merkezden muhit hattına kadar- gözün kestiği miktar, belki hayalin gittiği yere kadar geniştir ve uzundur.

Çocuk Terbiyesi

Çocuk Terbiyesi

Risale-i Nur'un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta masum çocuklardır. Çünki bir çocuk küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkil bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir.

Âdeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhâssa peder ve vâlidesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve vâlidesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi bela olur. Âhirette de onlara şefaatçi değil, belki davacı olur. Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız?

İnsan Seyyiatından Tamamen Mes'uldür

İnsan Seyyiatından Tamamen Mes'uldür
 

Yirmialtıncı Söz

Kader Risalesi

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠّٰﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤٰﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ

 ﻭَﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻋِﻨْﺪَﻧَﺎ ﺧَﺰَٓﺍﺋِﻨُﻪُ ﻭَﻣَﺎ ﻧُﻨَﺰِّﻟُﻪُٓ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﻘَﺪَﺭٍ ﻣَﻌْﻠُﻮﻡٍ ٭ ﻭَ ﻛُﻞَّ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍَﺣْﺼَﻴْﻨَﺎﻩُ ﻓِٓﻰ ﺍِﻣَﺎﻡٍ ﻣُﺒِﻴﻦٍ

 [Kader ile cüz'-i ihtiyarî, iki mes'ele-i mühimmedir. Ona dair dört mebhas içinde birkaç sırlarını açmağa çalışacağız.]

BİRİNCİ MEBHAS:

Kader ve cüz'-i ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, hâlî ve vicdanî bir imanın cüz'lerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir.

İnsan Haklarını Koruyacaklara

(1946 yılında Türk halkının hürriyet için şahlandığı zeminde fırsattan istifadeye kalkan komünistlerin, halkın haklı veya haksız itibarını ve hürmetini kazanan şahıs lan paravana olarak kullanma taktiğine müracaatla Mareşal Fevzi Çakmak'ın başkanlığında “İnsan Haklarını Koruma” adıyla bir cemiyet kurmaları karşısında Bekir Berk, hürriyetin düşmanlarıyla hürriyetleri korumak isteyenlerin böyle bir cemiyette bir araya gelmelerindeki tezada işaretle bu hareketin arkasındaki esas maksadı göstermek ve kızıllara alet olma gafletine düşenleri protesto etmek için, sözü geçen cemiyetin açılış toplantısına gitmiş ve Mareşal ve etrafındakilere tevcih ettiği sual salonda fırtına koparmıştır. D.P. İl Başkanı Prof. Kenan Öner'in Bekir Berk'e tevcih ettiği sual ve onun verdiği cevapları dinledikten sonra, ertesi günü istifa etmesine rağmen bir kısım kimselerin bu hareketi C.H.P. nin tesiriyle yapılmış gibi göstermek istemeleri üzerine Bekir Berk onlara gereken cevabı Tanin gazetesinin 26 Kasım 1946 tarihli nüshasında «İnsan Haklarını Koruyacaklara» başlıklı yazısı ile şöyle mukabele etmiştir.)

İç Muhasebe - Av. Bekir Berk

(Mareşal Fevzi Çakmak hadisesi ile ilgili olarak Büyük Doğu mecmuasında 22 Ekim 1946 günü yayınlanan yazı.)

İÇ MUHASEBE

Göçen Mareşal

Evet, bir mareşal böyle göçtü; başka tek kelimemiz yok! O Mareşal ki, bir zamanlar biricik ümidimizdi! Hadise malum; (D.P.)’nin taktika ağına çok ucuz ve çok kolay şekilde düştükten sonra, bir de, mücerret ve gerçekten gülünç bir takım tabir ve dâva maskeleri altında Kızıllara da kapılıvermek ve son prestij mangırına kadar harcanmak. Meğer Mareşalin gönüllerde Mareşal kalması için, evinden ve sükûtun dairesinden dışarıya tek adım atmaması lazımmış!...

Sen Nesin? Av. Bekir Berk

(Sene 1946. İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı mevkiine kurulmuş, CHP'nin iktidara çöreklenmiş olduğu devir... Türkiye açlıktan kıvranmaktadır. Karaborsa her yeri sarmıştır. Gayrimüslimlerin karaborsacılık yapmaları, Müslüman Türk halkını soymaya çalışmaları bir derece normal karşılansa bile bu Müslüman milletin içinden çıkan bir kısım tüccarların aynı şekilde halkı karaborsacılık yoluyla soymakta tereddüt etmemesi karşısında ruhu isyanla dolan bir kişi olarak kalemi eline alan Berk, «Sen Nesin?» diye sormakta; Hukuk Fakültesi birinci sınıfında okuyan bir talebe olarak bu haksızlığa niçin tahammül edemediğini belirtmektedir.)

Copyright © 2023 SaidNur.net | Gizlilik | Tüm Hakları Saklıdır.