Derin ve Yüksek Yol
Geçen hakikatlardan anlaşıldı ki; haşir mes'elesi öyle râsih bir hakikattır ki, Küre-i Arzı yerinden
kaldıracak, kırıp atacak bir kuvvet o hakikatı sarsamaz.
Zira o hakikatı Cenab-ı Hak bütün
esma ve sıfâtının iktizası ile tesbit ediyor ve Resul-i Ekrem'i bütün mu'cizat
ve berahiniyle tasdik ediyor ve Kur'an-ı Hakîm bütün hakaik ve âyâtıyla onu
isbat ediyor ve şu kâinat bütün âyât-ı tekviniye ve şuunat-ı hakîmanesi ile
şehadet ediyor.
Acaba hiç mümkün
müdür ki; haşir mes'elesinde Vâcibü'l-Vücud ile bütün mevcudat -kâfirler
müstesna olarak- ittifak etmiş olsun, kıl kadar kuvveti olmayan şübheler,
şeytanî vesveseler o dağ gibi hakikat-i râsiha-i âliyeyi sarssın, yerinden
kaldırsın? Hâşâ ve kellâ!