Hayat-ı Dünyeviyeye Hasr-ı Fikr Etmek

Hayat-ı Dünyeviyeye Hasr-ı Fikr
 

ÜÇÜNCÜ NÜKTE:

İnsan, fiil ve amel cihetinde ve sa'y-i maddî itibariyle zaîf bir hayvandır, âciz bir mahluktur. Onun o cihetteki daire-i tasarrufatı ve mâlikiyeti o kadar dardır ki; elini uzatsa ona yetişebilir. Hattâ, insanın eline dizginini veren hayvanat-ı ehliye, insanın zaaf ve acz ve tenbelliğinden birer hisse almışlardır ki; yabani emsallerine kıyas edildikleri vakit, azîm fark görünür (Ehlî keçi ve öküz, yabani keçi ve öküz gibi). Fakat o insan, infial ve kabul ve dua ve sual cihetinde, şu dünya hanında aziz bir yolcudur. Ve öyle bir Kerim'e misafir olmuş ki nihayetsiz rahmet hazinelerini ona açmış. Ve hadsiz bedî' masnuatını ve hizmetkârlarını ona musahhar etmiş. Ve o misafirin tenezzühüne ve temaşasına ve istifadesine öyle büyük bir daire açıp müheyya etmiştir ki; o dairenin nısf-ı kutru -yani merkezden muhit hattına kadar- gözün kestiği miktar, belki hayalin gittiği yere kadar geniştir ve uzundur.

Çocuk Terbiyesi

Çocuk Terbiyesi

Risale-i Nur'un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta masum çocuklardır. Çünki bir çocuk küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkil bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir.

Âdeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhâssa peder ve vâlidesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve vâlidesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi bela olur. Âhirette de onlara şefaatçi değil, belki davacı olur. Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız?

İnsan Seyyiatından Tamamen Mes'uldür

İnsan Seyyiatından Tamamen Mes'uldür
 

Yirmialtıncı Söz

Kader Risalesi

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠّٰﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤٰﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ

 ﻭَﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻋِﻨْﺪَﻧَﺎ ﺧَﺰَٓﺍﺋِﻨُﻪُ ﻭَﻣَﺎ ﻧُﻨَﺰِّﻟُﻪُٓ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﻘَﺪَﺭٍ ﻣَﻌْﻠُﻮﻡٍ ٭ ﻭَ ﻛُﻞَّ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍَﺣْﺼَﻴْﻨَﺎﻩُ ﻓِٓﻰ ﺍِﻣَﺎﻡٍ ﻣُﺒِﻴﻦٍ

 [Kader ile cüz'-i ihtiyarî, iki mes'ele-i mühimmedir. Ona dair dört mebhas içinde birkaç sırlarını açmağa çalışacağız.]

BİRİNCİ MEBHAS:

Kader ve cüz'-i ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, hâlî ve vicdanî bir imanın cüz'lerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir.

İnsan Haklarını Koruyacaklara

(1946 yılında Türk halkının hürriyet için şahlandığı zeminde fırsattan istifadeye kalkan komünistlerin, halkın haklı veya haksız itibarını ve hürmetini kazanan şahıs lan paravana olarak kullanma taktiğine müracaatla Mareşal Fevzi Çakmak'ın başkanlığında “İnsan Haklarını Koruma” adıyla bir cemiyet kurmaları karşısında Bekir Berk, hürriyetin düşmanlarıyla hürriyetleri korumak isteyenlerin böyle bir cemiyette bir araya gelmelerindeki tezada işaretle bu hareketin arkasındaki esas maksadı göstermek ve kızıllara alet olma gafletine düşenleri protesto etmek için, sözü geçen cemiyetin açılış toplantısına gitmiş ve Mareşal ve etrafındakilere tevcih ettiği sual salonda fırtına koparmıştır. D.P. İl Başkanı Prof. Kenan Öner'in Bekir Berk'e tevcih ettiği sual ve onun verdiği cevapları dinledikten sonra, ertesi günü istifa etmesine rağmen bir kısım kimselerin bu hareketi C.H.P. nin tesiriyle yapılmış gibi göstermek istemeleri üzerine Bekir Berk onlara gereken cevabı Tanin gazetesinin 26 Kasım 1946 tarihli nüshasında «İnsan Haklarını Koruyacaklara» başlıklı yazısı ile şöyle mukabele etmiştir.)

İç Muhasebe - Av. Bekir Berk

(Mareşal Fevzi Çakmak hadisesi ile ilgili olarak Büyük Doğu mecmuasında 22 Ekim 1946 günü yayınlanan yazı.)

İÇ MUHASEBE

Göçen Mareşal

Evet, bir mareşal böyle göçtü; başka tek kelimemiz yok! O Mareşal ki, bir zamanlar biricik ümidimizdi! Hadise malum; (D.P.)’nin taktika ağına çok ucuz ve çok kolay şekilde düştükten sonra, bir de, mücerret ve gerçekten gülünç bir takım tabir ve dâva maskeleri altında Kızıllara da kapılıvermek ve son prestij mangırına kadar harcanmak. Meğer Mareşalin gönüllerde Mareşal kalması için, evinden ve sükûtun dairesinden dışarıya tek adım atmaması lazımmış!...

Sen Nesin? Av. Bekir Berk

(Sene 1946. İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı mevkiine kurulmuş, CHP'nin iktidara çöreklenmiş olduğu devir... Türkiye açlıktan kıvranmaktadır. Karaborsa her yeri sarmıştır. Gayrimüslimlerin karaborsacılık yapmaları, Müslüman Türk halkını soymaya çalışmaları bir derece normal karşılansa bile bu Müslüman milletin içinden çıkan bir kısım tüccarların aynı şekilde halkı karaborsacılık yoluyla soymakta tereddüt etmemesi karşısında ruhu isyanla dolan bir kişi olarak kalemi eline alan Berk, «Sen Nesin?» diye sormakta; Hukuk Fakültesi birinci sınıfında okuyan bir talebe olarak bu haksızlığa niçin tahammül edemediğini belirtmektedir.)

Men Talebe ve Cedde Vecede

Men Talebe ve Cedde Vecede

Ehl-i dalaletin zilletindendir ittifakları, ehl-i hidayetin izzetindendir ihtilafları. Yani ehl-i gaflet olan ehl-i dünya ve ehl-i dalalet, hak ve hakikata istinad etmedikleri için zaîf ve zelildirler. Tezellül için, kuvvet almaya muhtaçtırlar. Bu ihtiyaçtan, başkasının muavenet ve ittifakına samimî yapışırlar. Hattâ meslekleri dalalet ise de, yine ittifakı muhafaza ederler. Âdeta o haksızlıkta bir hakperestlik, o dalalette bir ihlas, o dinsizlikte dinsizdarane bir taassub ve o nifakta bir vifak yaparlar, muvaffak olurlar. Çünki samimî bir ihlas, şerde dahi olsa neticesiz kalmaz. Evet ihlas ile kim ne isterse Allah verir.

Şu Kâinatta Tasarruf Eden Zâtın Muhit Bir İlmi Vardır

Şu Kâinatta Tasarruf Eden Zâtın Muhit Bir İlmi Vardır (Kader)

Kadere iman, imanın erkânındandır.

Yani: "Her şey, Cenab-ı Hakk'ın takdiriyledir."

Kadere delail-i kat'iyye o kadar çoktur ki, hadd ü hesaba gelmez.

Sözler – 468

(Kader ve cüz'-i ihtiyarî mes’elesi, Mi’rac mes’elesi gibi;)

Herşeyde Rahmet-i İlahiyenin İzini, Özünü, Yüzünü Görüp, Her Şeyde Kemal-i Hikmetini, Cemal-i Adaletini Müşahede (2)

Herşeyde Rahmet-i İlahiyenin İzini, Özünü, Yüzünü Görüp, Her Şeyde Kemal-i Hikmetini, Cemal-i Adaletini Müşahede (2)

Madem, perdelerin birbirine temaşa eder pencereleri var. Ve isimler birbiri içinde görünüyor. Ve şuunat, birbirine bakar. Ve temessülât, birbiri içine girer. Ve unvanlar, birbirini ihsas eder. Ve zuhurat, birbirine benzer. Ve tasarrufat, birbirine yardım edip itmam eder. Ve rububiyetin mütenevvi terbiyeleri, birbirine imdad edip muavenet eder.

Herşeyde Rahmet-i İlahiyenin İzini, Özünü, Yüzünü Görüp, Her Şeyde Kemal-i Hikmetini, Cemal-i Adaletini Müşahede

Herşeyde Rahmet-i İlahiyenin İzini, Özünü, Yüzünü Görüp, Her Şeyde Kemal-i Hikmetini, Cemal-i Adaletini Müşahede (1)

Demek kader ve icad-ı İlahî; mebde' ve münteha, asıl ve fer', illet ve neticeler itibariyle şerden ve kubuhtan ve zulümden münezzehtir.

Sözler - 464


Arkadaş! Tevhid iki çeşit olur:

Birisi âmiyane tevhiddir ki:

"Allah'ın şeriki yok ve bu kâinat Onun mülküdür." der. Bu kısım tevhid sahiblerinin fikirce gaflet ve dalalete düşmeleri korkusu vardır.

İkincisi hakikî tevhiddir ki:

Copyright © 2023 SaidNur.net | Gizlilik | Tüm Hakları Saklıdır.