Mevlid-i Şerifinizi Tebrik Ederiz



AZİZ, SIDDIK KARDEŞLERİM !

Evvelâ: Mevlid-i Şerifinizi ruh u canımızla tebrik ediyoruz ve muvaffakıyetinizi ve Nurların fevkalâde tesirli intişarlarını sizlere müjde ediyoruz ve Nurcuları tebrik ediyoruz. (Emirdağ lahikası)

PEYGAMBERİMİZ’İN (ASM) VELÂDETİ HENGAMINDA VUKUA GELEN BÂZI HARİKA HADİSELER.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet GÖRMEZ'in Risale-i Nur Külliyatı'na Takdim Yazısı



Diyanet işleri başkanı Prof. Dr. Mehmet GöRMEZ, Risale-i Nur Külliyatı'na takdim yazısı yayınladı.

Risale-i Nur Külliyatı'nın Diyanet Vakfı tarafından baskı aşamaları, devlet tekeli, bandrol meselesi ve Risale-i Nur hakkında 'Diyanetin görüşü' hakkında açıklamada bulunduğu takdim yazısı şöyle:

Gençlik Derneklerine Hüsnü Abiden İkinci Uyarı

Pasifik seyahatinde bulunan Hüsnü Bayram ağabey'in yanındaki kardeşlerin gençlik dernekleri ile ilgili mektubu...

Aziz Kardeşlerimiz;

Hüsnü Bayram Ağabey ile beraberiz. Üzülerek ve teessüf ederek bazı gençlerin Risale-i Nurları istimal ederek Nurun meslek ve meşrebine mugayir davranışlarında musırrane devam ettiklerini müşahede ediyoruz.


Hüsnü Bayram Ağabey diyor ki ;

Meksika Hizmet Mektubu

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz, Sıddık Ağabeyler;
Evvelen: Yeni Hicri yılınızı ve muharrem ayınızı ruh'u canımızla tebrik ederiz. Latin Amerika’da 200 milyonluk Birezilya'dan sonra yaklaşık 120 milyon nüfusu ile en büyük ikinci ülkesi olan  ve dünyada en fazla İspanyolca konuşulan Meksika’dan binler selam eder, müstecab dualarınızı bekleriz.

3. Uluslararası Risale-i Nur Mütercimleri Toplantısı

Uluslararası Risale-i Nur Mütercimleri Toplantısının üçüncüsü 07 - 09 Kasım 2015 tarihleri arasında "İlim Araştırma Merkezi Kompleksi"nde gerçekleştiriliyor.

Dünya çapında tercüme yapmış ve yapmakta olan Mütercimler ve Musahhihler tecrübe ve birikimlerini paylaşmak üzere Hizmet Vakfı ve RNK Neşriyat organizasyonluğunda yapıldı.

50 ülkeden gelen misafirler toplantı süresince Risale-i Nur’ların dünya dillerine tercüme edilmesi ile ilgili temel meseleler ele alınarak ve detaylı müzakereler ve Risale-i Nur'dan mütalaa dersleri yaptılar.

Brezilya'da Üstad ve Risale-i Nur Konuşuldu



Brezilya'da Üstad ve Risale-i Nur Konuşuldu Brezilya'nın en büyük ve en prestijli üniversitesi olan Sao Paulo Üniversitesi (USP) Risale-i Nur'a kapılarını açtı. 4-5 Kasım 2015 tarihlerinde USP ve İİKV tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen ve "Dini ve Toplumsal Düşüncede İnsanlık Onuru: Risale-i Nur Yaklaşımı" konulu konferansa Türkiye, Irak, Brezilya, Kolombiya ve Suudi Arabistan'dan akademisyenler ve araştırmacılar katıldı. 
İnsan ve özellikle insanlık onurunun tartışıldığı konferansın açılışında Üniversite yüksek lisans ve doktora programı Direktörü Prof. Dr. Sonia Pasian, misafirlere bir açılış konuşması yaptı. Konuşmasında konferansın Brezilya'da ilk kendi üniversitelerinde gerçekleşmesinden duyduğu mutluluğu ve İsam'ın Risale-i Nur yolu ile Brezilya'da anlaşılması için bu konferansın önemli bir adım olduğunu vurguladı. Katılımcılara ve özellikle binlerce kilometreden gelen misafirlere teşekkürlerini arz eden Prof. Pasian, bu konferansın Latin Amerika'da devamının getirilmesi gerektiğini belirtti. Açılışta İngilizce ve Portekizce dillerinde Bediüzzaman belgeseli de izlendi.

İzlanda Ziyareti ve Hizmet Mektubu Ekim 2015



21-26 Ekim 2015 tarihleri arasında İzlandaya Risale-i Nur hizmeti amaçlı bir ziyarette bulunduk. Gitmeden önce oralarda ne yapacağız, tanıdığımız kimse de yok nerelerde kalacağız diye düşünürken, tevekkeltü Alallah diyerek yola çıktık. İzlanda da otelemize yerleşip dışarıya çıktığımızda ilk sorduğumuz kişi tarafından İzlanda İslam Kültür Merkezi bize gösterildi.

Bediüzzaman; Cumhuriyet Bayramı

Üçüncü Mes'ele

Gençlik Rehberi'nde izahı bulunan ibretli bir hâdisenin hülâsası şudur:
Bir zaman, Eskişehir hapishanesinin penceresinde bir cumhuriyet bayramında oturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı. Birden manevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki:

Aşure Orucu ve Günü Hakkında Hadisler

Aşure Orucu ve Günü Hakkında Hadisler

Hadis-i Şerif:

Resulullah (sav) buyurdular ki:
"Aşura orucunun önceki yılın günahlarına kefaret olacağını Allah(ın rahmetin)'den umarım."

Ravi : Hz. Katade
Kaynak : Tirmizi, Savm 48, (752)

ﻋﻦ ﻗﺘﺎﺩﺓ ﺭَﺿِﻰَ اﻟﻠّﻪُ ﻋَﻨْﻪ : ]ﺃﻥّ اﻟﻨّﺒﻰَّ ﺻَﻠَّﻲ اﻟﻠّﻪُ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻭَﺳَﻠَّﻢَ ﻗَﺎﻝَ: ﺻِﻴَﺎﻡُ ﻋَﺎﺷُﻮﺭَاءَ ﺇِﻧِّﻰ ﺃَﺣْﺘَﺴِﺐُ ﻋَﻠَﻰ اﻟﻠّﻪِ ﺃَﻥْ ﻳَﻜَﻔِّﺮَ اﻟﺴَّﻨَﺔَ اﻟَّﺘِﻰ ﻗَﺒْﻠَﻪُ [. ﺃﺧﺮﺟﻪ اﻟﺘﺮﻣﺬﻱ ﻭ ﺻﺤﺤﻪ .

Açıklama:

Aşûra günü, İbnu Düreyd'e göre İslamî bir isimdir ve câhiliye devrinde bilinmemektedir. Ancak İbnu Dıhye bu iddiayı reddeder, bunun câhiliye devrinde mevcudiyetini gösteren deliller zikreder. Bunlardan biri Hz. Aişe'nin rivayetidir. Müteakiben kaydedileceği üzere, Hz. Aişe cahiliye halkının Aşûra orucu tuttuğunu belirtir.

Aşure günü hangi güne tekabül eder?

RiSALE-i NUR Devlet Tekelinde mi?

Son zamanlarda, Risale-i Nurların devlet tekeline alınması yalanı yine gündeme getirilmeye başlanmıştır.

Bu iddiayı ortaya atanlar kimlerdir?
Bu iddiayı ortaya atmakta ne umuyorlar?
Bu iddiayı ortaya atmaları için kim onlara ne teklif etti?
Bütün bu soruların cevaplarını biz bilmiyoruz.

Fakat bildiğimiz bir şey var. Risale-i Nur eserlerinin müellifi Bediüzzaman’ın talebe ve varisleri, yapılanın devlet tekeline alınma değil, devletin himayesine alınma olduğunu, bunun da Bediüzzaman’ın vasiyeti olduğunu 2014’ün Kasım ayında, yine bize verdikleri bir beyanda açıklamışlardı.

Şimdi o açıklamayı tekraren yayınlıyoruz. Açıklama aynen şöyle:

Said Nursî'nin Talebelerinden 1 Kasım Seçim Açıklaması

Abdullah Yeğin, Ahmet Aytimur ve Hüsnü Bayramoğlu abilerden açıklama:

Seçim değil, var oluş mücadelesi
Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hayatta olan talebeleri 1 Kasım seçimleri ile ilgili bir açıklama yaparak, bu seçimlerde vatan, millet, İslâmiyet ve insaniyet namına mevcut iktidarı desteklediklerini bildirdiler.

Ahmet Aytimur, Abdullah Yeğin ve Hüsnü Bayramoğlu imzasıyla yayınlanan açıklamada, Bediüzzaman’ın Adnan Menderes’i “İslâm kahramanı” olarak andığı hatırlatıldı ve bugün İslâmiyet namına Menderes’ten çok daha fazla hizmetler yapmış bulunan mevcut iktidara, bu milleti ecnebîlere köle yapmak için çalışan kuvvetlere karşı desteklemenin bir vazife olduğu belirtildi.

Bediüzzaman’ın hayatta olan talebeleri tarafından yapılan açıklama aynen şöyle:

Bediüzzaman’dan Kürt Halkına Mektub

Kürtlerin aydınlatılabilmesi ve bünyelerindeki bazı hastalıkların tedavisi ile ilgili şüphesiz Bediüzzaman hazretleri çokça çalışarak elde ettiği reçeteleri neşretmek suretiyle; bu Değerli ama sahipsiz kavme olan vefa borcunu hakkıyla eda eden nadir şahsiyetlerdendir.

Bu necip milletimize yaptığı sayısız fiili çalışma ve kitabi neşir hizmetlerinden bir tanesini, 1908 yılında Kürtçe olarak kaleme aldığı ve Kürt Teavün ve Terakki Gazetesinde yayınlanan makaleyi Kürtçe/Türkçe istifadelerinize sunuyoruz.

Bediüzzaman’ın Şiddetle Kürt Devletine Karşı Çıkması



Kürd Te’âlî Cemiyeti, Şerif Paşa, Paris Barış Konferansı ve Bedîüzzaman’ın Şiddetle Kürt Devletine Karşı Çıkması

Bedîüzzaman ırka dayalı bütün teşebbüslere muhâlif gidiyor; sadece İslamiyet milliyeti çerçevesinde oluşacak gelişmelere taraftar oluyordu. Bunun için de Osmanlı Devletini yeniden ihyâ edelim diyordu. Ayrılıkçı bir Kürdistan’a başından beri karşıydı.

İsviçre’de bulunan hemen bütün Türk ve Kürd aydınlar, 16 Ocak 1919 günü Cenevre’de bir kongre toplayarak, Paris Barış Konferansı’nda İtilaf Devletleri nezdinde Osmanlı Devleti’nin haklarını savunması için Şerif Paşa’yı delege seçmişlerdi. Yani Şerif Paşa Paris’e Osmanlı temsilcisi sıfatıyla gitti. Ancak Kürd Te’âlî Cemiyeti Şerif Paşa’ya Kürdleri de temsil etme yetkisi tanımıştı. 16 Nisan 1919 tarihinde ise Şerif Paşa Osmanlı temsilciliğinden çekilerek, görevini yalnızca Kürd temsilcisi sıfatıyla sürdüreceğini duyurdu.

Terör Batağını Kurutmak; Mehmet Kırkıncı Hoca ile Röportaj

İsmail Çolak: Bugün memleketimizi tehdit eden ve Müslüman milletimizi birbirine düşman kutuplar haline getirmek için istimal edilen terörün menşeinde size göre hangi köklü sebepler yatmaktadır?

Kırkıncı Hoca: Dün tealiden tekâmüle götüren bugün inkırazdan izmihlale sürükleyen sebepler nelerdir? Aynı milletin çocukları olduğumuz halde neden bu felaketlere maruz kaldık? Dün cihanları hayretlere düşüren muazzam medeniyetler kuran, başka iklimlere ilim irfan götüren, uhuvvet ve muhabbetin sembolü olan bu milletin evlatları bugün neden bu cehalete ve ihtilaflara maruz kaldı? Bunun sebebini bizim İslam Dini’ne karşı olan ihmalimizde aramak lazım.

Zilhicce Ayı ve Fazileti

ZİLHİCCE AYI ve FAZİLETİ

Bu ayda neler yapılmalı?

İşte Zilhicce ayının önemi ve bu ayda yapılması gerekenler...

Kur'an'ımız, Zilhicce ayının ilk 10 gününe dikkat çekerken, Peygamberimiz de (sas) bu günü cumanın faziletine benzetiyor. Duaların en faziletlisinin arefe günü yapılan olduğunu anlatıyor. Bu günü oruçla, duayla geçirebilir, kendimizi Arafat'ta tahayyül edebiliriz.
Arefe, Kurban Bayramı'ndan bir önceki gün, hicrî takvime göre Zilhicce ayının 9. günüdür. Fecr Sûresi'nin ikinci âyetinde geçen "Ve on geceye yemin olsun" ifadesinin Ramazan'dan çok Kurban'a işaret etmesi görüşü daha ağırlıklıdır. Resulullah (sas) arefe gününün faziletini anlatırken şöyle buyuruyor: "Günlerin en faziletlisi arefe günüdür. Faziletçe cumaya benzer. O, cuma günü dışında yapılan yetmiş hacdan faziletlidir. Duaların en faziletlisi de arefe günü yapılan duadır. Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği en faziletli söz de: Lailahe illallah vahdehu la şerike lehu. (Allah birdir, ondan başka ilah yoktur, O'nun ortağı da yoktur) sözüdür." (Muvatta, Hacc 246)

Ayet ve Hadis-i Şeriflerde LEYALE-i AŞERE

Leyale-i Aşere 1 ile 10 Zilhicce
Arefe günü 9 Zilhicce
Kurban Bayramı 10 Zilhicce
----------

Kurban bayramının bulunduğu aya Zilhicce denir.

Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan ibadetler çok değerlidir.

Bu husustaki Ayet ve Hadis-i Şeriflerden birkaçı şöyledir:

Ahirzaman ve DECCAL’ın 4 devresi



Bütün zorluklara rağmen Türkiye'nin geleceğinden ümitliyim...

Gittiğimiz her mahfilde Müslüman ve gayr-i Müslimler tarafından bize sorulan önemli bir soru var: Türkiye'nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bu sorunun sorulma sebepleri herkesçe malum... Devam eden terör olayları, başta Ermeni meselesi olmak üzere dış baskılar ve maalesef kendi içimizdeki hukuk devleti anlayışını içine sıgdıramayan ve milletin sahibi ve efendisi olarak hep kendisini gören malum çevreler.... Fakat ben bütün bu olumsuz şartlara rağmen geleceğimizden Allah'ın izniyle çok umutluyum. Neden sorusu için tarihe bir yolculuk yapalım isterseniz.

Milliyet Fikrinin Menfi Kısmı ve Ondan Doğan Zararlar



.. Fikr-i milliyet, şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan dessas Avrupa zalimleri, bunu İslâmlar içinde menfî bir surette uyandırıyorlar; tâ ki, parçalayıp onları yutsunlar.

Hem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsanî var; gafletkârane bir lezzet var; şeametli bir kuvvet var. Onun için şu zamanda hayat-ı içtimaiye ile meşgul olanlara, "Fikr-i milliyeti bırakınız!" denilmez. Fakat fikr-i milliyet iki kısımdır. Bir kısmı menfîdir, şeametlidir, zararlıdır; başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adavetle devam eder, müteyakkız davranır. Şu ise, muhasamet ve keşmekeşe sebebdir. Onun içindir ki, hadîs-i şerifte ferman etmiş:

Bangladeş'ten Nur Hizmetleri (Röportaj)



Önceki gün Dilruba bahçesinde sabah namazı sonrası her gün olduğu gibi risale dersinden sonra kahvaltıya oturduk. Genç bir arkadaş vardı tanışmak istedim ve tanıştım. Meğer benim gökte aradığımı Allah namazda yanıma, derste karşıma, kahvaltıda da soframa getirmişti. Hoş bir sohbet yaptık ve ben çok mutlu oldum.

Nurdanhaber’in değerli okuyucularını mutlu etme adına sohbeti olduğu gibi aktarıyorum.

Irkçılık, Unsurculuk Millî Beraberliği Bozar



"Ey sarhoş hamiyet-füruşlar! Bir asır evvel milliyet asrı olabilirdi. Şu asır unsuriyet asrı değil! Bolşevizm, sosyalizm mes'eleleri istila ediyor; unsuriyet fikrini kırıyor, unsuriyet asrı geçiyor. Ebedî ve daimî olan İslâmiyet milliyeti; muvakkat, dağdağalı unsuriyetle bağlanmaz ve aşılanmaz. Ve aşılamak olsa da; İslâm milliyetini ifsad ettiği gibi, unsuriyet milliyetini dahi ıslah edemez, ibka edemez. Evet muvakkat aşılamakta bir zevk ve bir muvakkat kuvvet görünüyor, fakat pek muvakkat ve akibeti hatarlıdır.

Hem Türk unsurunda ebedî kabil-i iltiyam olmamak suretinde bir inşikak çıkacak. O vakit milletin kuvveti, bir şık, bir şıkkın kuvvetini kırdığı için, hiçe inecek. İki dağ birbirine karşı bir mizanın iki gözünde bulunsa; bir batman kuvvet, o iki kuvvet ile oynayabilir; yukarı kaldırır, aşağı indirir." Mektubat - Yirmidokuzuncu Mektub - İşarat-ı Seb'a)

Yukarıda işaret edilen Türkçülük fikri ve haretleriyle sair milletlerin ırkçılık hissiyatını tahrik ederek kabil-i iltiyam olmayacak bir surette bir inşikak (bölünme)  olacağına ve sonu hatarlı olacağına dikkat çeken ve ikaz eden Bediüzzaman Hazretleri, birinci Büyük Millet Meclisinde neşrettiği beyannamesinde; inşikak-ı asâ, yani bölünme tehlikesinden de bahisle, aynı manayı te'yid eden şu ihtarı görüyoruz:

Şarkta Din Derslerine Ehemmiyet Verilmesi Lazımdır

Şarktaki Türk unsurundan olmayan vatandaşların Türklerle kardeşliğini hissetmesi için din derslerine ehemmiyet verilmesi gerektiği ihtarını yapan Bediüzzaman'ın şu beyanı, şayan-ı dikkattir:

Hizmet Etmek İsteyen Gençlere Tavsiyeler



Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin mutlak vekil bıraktığı Hüsnü Bayram ağabey son zamanlarda Nur Talebelerinin arasında ortaya çıkan gençlik faaliyetleri noktasında bazı uyarılarda bulundu. Hüsnü Bayram ağabeyin yazısı şöyle;

Müsbet ve Menfî Milliyetçilik

Beşer tarihinde görülen pek çok hadiselerin mühim bir kısmının temelinde ırkçılık taassubu ve tarafgirliği bulunduğundan bu menfi ırkçılığın sebeb olduğu çok zararlı mücadele ve zulümlerin önlenmesi için tedbirlerin alınması lâzımdır.

Nitekim, Bediüzzaman Hazretleri bu mühim mes'elenin de üzerinde durmuş, ikaz ve irşadlarda bulunmuştur. Bir nümune olarak eserlerinden mevzu ile alâkalı bazı kısımları aynen alıyoruz:

İman Şuurunun Hükmetmediği Cemiyette Anarşi ve Vahşet Doğar

.. Hem herbir şehir kendi ahalisine geniş bir hanedir. Eğer iman-ı âhiret o büyük aile efradında hükmetmezse; güzel ahlâkın esasları olan ihlas, samimiyet, fazilet, hamiyet, fedakârlık, rıza-yı İlahî, sevab-ı uhrevî yerine garaz, menfaat, sahtekârlık, hodgâmlık, tasannu, riya, rüşvet, aldatmak gibi haller meydan alır. Zahirî asayiş ve insaniyet altında, anarşistlik ve vahşet manaları hükmeder; o hayat-ı şehriye zehirlenir. Çocuklar haylazlığa, gençler sarhoşluğa, kavîler zulme, ihtiyarlar ağlamağa başlarlar.

Buna kıyasen, memleket dahi bir hanedir ve vatan dahi bir millî ailenin hanesidir. Eğer iman-ı âhiret bu geniş hanelerde hükmetse, birden samimî hürmet ve ciddî merhamet ve rüşvetsiz muhabbet ve muavenet ve hilesiz hizmet ve muaşeret ve riyasız ihsan ve fazilet ve enaniyetsiz büyüklük ve meziyet o hayatta inkişafa başlarlar.

Fısk ve Sefahetler, İnsanları Tahribci ve Müfsid Yapar

Fısk; haktan udûl, ayrılmak, hadden tecavüz, hayat-ı ebediyeden çıkıp terketmektir. Fıskın menşei; kuvve-i akliye, kuvve-i gazabiye, kuvve-i şeheviye denilen üç kuvvetin ifrat ve tefritinden neş'et eder. Evet ifrat veya tefrit, delillere karşı bir isyandır. Yani sahife-i âlemde yaratılan delail, uhûd-u İlahiye hükmündedir. O delaile muhalefet eden, Cenab-ı Hak'la fıtraten yapmış olduğu ahdini bozmuş olur. Ve keza ifrat ve tefrit hayat-ı nefsiye ve ruhiyenin maraz ve hastalığını intac eden esbabdandır.

Buna fıskın birinci sıfatı olan  ﻳَﻨْﻘُﻀُﻮﻥَ ﻋَﻬْﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪِ cümlesiyle işaret edilmiştir. Ve keza ifrat ve tefrit, hayat-ı içtimaiyeye karşı isyan ateşini yakan iki âmildir. Evet bu âmiller hayat-ı içtimaiyeyi nizam ve intizam altına alan rabıtaları, kanunları keser atar. Evet şehvet veya gazab haddini aşarsa, ırz ve namuslar pay-mal olur, masumlar mahvolur.

İslâmiyetten Çıkan Bir Müslüman, Anarşist Olur

Hem İslâmiyet, sair dinlere kıyas edilmez. Bir müslüman İslâmiyetten çıksa ve dinini terketse, daha hiçbir peygamberi kabul edemez; belki Cenab-ı Hakk'ı dahi ikrar edemez ve belki hiçbir mukaddes şey'i tanımaz; belki kendinde kemalâta medar olacak bir vicdan bulunmaz, tefessüh eder. Onun için İslâmiyet nazarında, harbî kâfirin hakk-ı hayatı var. Hariçte olsa musalaha etse, dâhilde olsa cizye verse; İslâmiyetçe hayatı mahfuzdur. Fakat mürtedin hakk-ı hayatı yoktur. Çünki vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir zehir hükmüne geçer. Halbuki Hristiyanın bir dinsizi, yine hayat-ı içtimaiyeye nâfi' bir vaziyette kalabilir. Bazı mukaddesatı kabul eder ve bazı peygamberlere inanabilir ve Cenab-ı Hakk'ı bir cihette tasdik edebilir.

Din Düsturlarının Zedelenmesi Anarşiye Kapı Açar

Sedd-i Zülkarneyn Gibi, Cemiyeti Fitnelerden Muhafaza Eden Din Düsturlarının Zedelenmesi, Anarşiye Kapı Açar

... Rivayetlerde Hazret-i İsa Aleyhisselâm'a "Mesih" namı verildiği gibi, her iki Deccal'a dahi "Mesih" namı verilmiş ve bütün rivayetlerde
 ﻣِﻦْ ﻓِﺘْﻨَﺔِ ﺍﻟْﻤَﺴِﻴﺢِ ﺍﻟﺪَّﺟَّﺎﻝِ ﻣِﻦْ ﻓِﺘْﻨَﺔِ ﺍﻟْﻤَﺴِﻴﺢِ ﺍﻟﺪَّﺟَّﺎﻝِ
denilmiş. Bunun hikmeti ve tevili nedir?

Elcevab: Allahu a'lem bunun hikmeti şudur ki: Nasılki emr-i İlahî ile İsa Aleyhisselâm, şeriat-ı Museviyede bir kısım ağır tekâlifi kaldırıp şarab gibi bazı müştehiyatı helâl etmiş. Aynen öyle de; Büyük Deccal, şeytanın iğvası ve hükmü ile şeriat-ı İseviyenin ahkâmını kaldırıp Hristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini idare eden rabıtaları bozarak, anarşistliğe ve Ye'cüc ve Me'cüc'e zemin hazır eder.

Hayır mı? Şer mi?

Bir öğretmen, derslerinden birinde şu hikayeyi anlatır:
“Seyir halinde bir gemi... Yolcular, güverteye çıkmışlar eğleniyorlardı...

Ancak, işler her zaman yolunda gitmez!..

Gemi, aniden bir kazaya uğradı ve denizin derinliklerine doğru batmaya başladı...

Güvertedeki yolcuların arasında evli bir çift bulunuyordu, korku içinde can havliyle kurtarma botuna doğru koştular...

Ancak botta sadece bir kişilik yer kalmıştı...

Adam, o an karısını ardında bırakarak botun içine atladı...

Salih Özcan Kimdir?

Salih Özcan kimdir?  (1929 - 2015)

Salih Özcan 1929 yılında Şanlıurfa’nın Akçakale kasabasında doğdu.

Kendisi hakkındaki bilgileri, Necmettin Şahiner’in eserlerinden veya basında çıkan röportajlarından öğrenebiliyoruz. Bu yayınlarda da doğum tarihi verildikten sonra doğrudan Bediüzzaman ve Risâle-i Nur’u tanıma safhasına geçilmekte, çocukluğunu nasıl geçirdiği eğitimini nerelerde ve ne şekilde tamamladığı belirtilmemektedir. Lise eğitimini tamamladığı 1949 yılında Salih Özcan’a Hulusi Yahyagil’in Risâle-i Nurdan parçalar okuduğunu ve Bediüzzaman’ı ziyaret etme hususunda teşvikte bulunduğunu kendi hatıralarından öğrenmekteyiz.

Salih Özcan Ağabey Vefat Etti

İnna lillahi ve inna ileyhi raciun

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Talebelerinden Salih Özcan ağabey vefat etti.

1929 Şanlıurfa Akçakale doğumlu olan Salih Özcan ağabey uzun süredir yoğun bakımdaydı. Bu gece Hakkın rahmetine kavuştu.

Cenaze programı Salı günü (04. Ağustos 2015) ikindi namazına müteakip İstanbul Fatih Camiinde kıldırılacak..

Yeğenin verdiği bilgiye göre; SEYYİD SALİH ÖZCAN AĞABEY,  İSTANBUL FATİH CAMİİNDE İKİNDİ NAMAZINI MÜTEAKİP KILINACAK CENAZE NAMAZINDAN SONRA ŞANLIURFA'YA GETİRİLECEK..

05.08.2015 ÇARŞAMBA GÜNÜ DERGAH CAMİİNDE İKİNDİ NAMAZINDAN SONRA KILINACAK CENAZE NAMAZINI MÜTEAKİP HALİURRAHMAN DÖŞEME CAMİİNE DEFNEDİLECEKTİR.

TAZİYELER 06.08.2015 PERŞEMBE GÜNÜ ŞANLIURFA DA SIRRIN KARŞIYAKA MAH. ABDURRAHMAN YAVUZ TAZİYE EVİNDE KABUL EDİLECEKTİR.

Fatih Camii Cenaze programına Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'da iştirak etmesi beklenmektedir.

Dinin Zedelenmesi ve Sefahetin İntişarı, Cemiyeti Anarşiye Sevk Eder

Gerek Türkiye'de ve gerek beşer aleminde dehşetini artıran anarşiliğin bahsi yapılmazken, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, cemiyet hayatında, ananşiyi netice verecek sebebleri, Kur'an nuru ile görmüş ve bundan 90-100 sene öncesinden, ta hayatının sonuna kadar, bu anarşi afeti ve tehlikesinden ısrarla haber vermiş, ikaz etmiş ve ıslahına çalışmıştır. Bugün de eserleriyle aynı ıslahat devam etmektedir.

Bu yazıda, Risale-i Nur Külliyatından anarşiliğe aid parçaların bir kısmını teyakkuza vesile olması için istifademize sunuyoruz.

Hüsnü Bayram Ağabeyden Ciddi Uyarılar

Aziz sıddık kardeşlerim!

Evvela; Hizmeti nuriyede ihlas ve ve sadakat dairesindeki, kudsi say-ü gayretlerinizi tebrik ederim.

Saniyen; Risale-i Nur'un dairesi çok genişlemiş; çok muhtelif efkar ve mizaç sahibleri, bu hizmet safında yer almışlardır.

Elbette bütün efkar, kanaat, meslek ve meşrebler üstünde makam-ı sıddıkiyette yer tutmuş ve şahs-ı manevi-i Al-i Beyt'in mümessili olarak hizmet-i Kur'aniyenin başına geçmiş Üstad Bediüzzaman'ın a'zami ihlas, a'zami sadakat ve a'zami fedakarlık manasını ihtiva eden, gösteren ve işaret eden mesleğini nazara vermek lazım gelmektedir.

Derviş ve Kuş

Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman'a gelerek kanadını bir dervişin kırdığını söyler.

Hz. Süleyman dervişi hemen huzuruna çağırtır ve ona sorar; “Bu kuş senden şikayetçi, neden kanadını kırdın?”

Derviş kendini şöyle savunur:
“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı”

Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve şöyle der:

İslam Kardeşliği

Aziz ve muhterem Müslümanlar!

Hakikî ve ebedî din, İslâm dinidir. Hayatımızın hayatı, hem nuru, hem esası İslâm dinidir. İslâmiyet güneş gibidir. Sönmez ve söndürülmez İlahî bir nurdur. Onu bu kâinatın sahibi, Halık'ı, Mâlik'i göndermiştir. Ezelden gelmiş, ebede gidecektir. En güzel hayat nizamı, huzur ve saadet kaynağıdır. Hayatımızın bekası, devamı, kıymeti İslâm nizamım anlayıp öğrenerek hayatımıza tatbik etmemize bağlıdır.

Bir Mahkeme-i Kübra Var

Bir Mahkeme-i Kübrâ var!

Zâlim izzetinde, mazlûm zilletinde kalıp, buradan göçüp gidiyorlar. Demek, bir mahkeme-i kübrâya bırakılıyor, tehir ediliyor; yoksa, bakılmıyor değil. Bâzan dünyada dahi ceza verir.

Evet, görüyoruz ki, alelekser, gaddar, facir zalimler lezzetler, nimetler içinde pek rahat yaşıyorlar. Yine görüyoruz ki, masum, mütedeyyin, fakir mazlûmlar zahmetler, zilletler, tahkirler, tahakkümler altında can veriyorlar. Sonra ölüm gelir, ikisini de götürür. Bu vaziyetten bir zulüm kokusu gelir. Halbuki kâinatın şehadetiyle, adalet ve hikmet-i İlâhiye zulümden pak ve münezzehtirler. Öyleyse, adalet-i İlahiyenin tam mânâsıyla tecellî etmesi için haşre ve mahkeme-i kübraya lüzum vardır ki, biri cezasını, diğeri mükâfatını görsün.

Dostunuz mu Var? Arkadaşınız mı?

Baba ve oğul konuşuyorlarmış. Babası oğluna sormuş, “Senin kaç tane dostun var?”

Oğlan cevap vermiş: “Ohooo yüzlerce…”

Babası oğluna açıklamış.

“Bak oğlum” demiş insanın bir sürü arkadaşı olabilir ama yüzlerce dostu olamaz. Dost dediğin diğer arkadaşlara benzemez. İnsanın hayatı boyunca ancak 1 ya da 2 tane dostu olabilir.

Oğlan saçma demiş. Benim bir sürü dostum var ve hepsi beni sever ve her zaman bana yardıma koşacaklarına eminim.

Öyle mi demiş babası? O zaman gel seninle bir test yapalım.

Şevval Ayında Altı Gün Orucu Nasıl Tutulur? Önemi Nedir?

Şevval ayında oruç tutmak, hadislerdeki teşvikten sonra teravih namazı gibi sevaplı bir ibadet olarak hep ilgi görmüştür.

Nitekim Efendimiz (sas) Hazretleri, şevval ayı orucunun bir sene nafile oruç tutmuş gibi sevaba vesile olacağını duyurduğu hadisinde şöyle buyurmuştur:

– “Kim oruçla geçirdiği Ramazan ayından sonraki Şevvâl ayında altı gün oruç tutarsa bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi olur!” (Müslim-Tirmizi)

Demek ki, bir aylık Ramazan orucundan sonra Şevvâl’de de altı gün oruç tutarak orucunu otuz altıya çıkaran kimse, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaba layık görülmektedir.

Hadisi yorumlayanlar bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi sevap almanın açıklamasını şöyle yapmaktalar:

Brezilya'dan Ramazan Tebriği ve Hizmetler

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık, kıymettar ağabeylerimiz, kardeşlerimiz!
Evvelen; İ'd-i Fıtrınizi tebrik eder. Leyali-i Ramazanda ettiğiniz duaların makbuliyetini Rahmet-i İlahiyeden niyaz ederiz...

Bu mübarek gecelerin hürmetine; hem Alem-i Islamın ittihad ve intibahına hemde bizlerin ihlas ve istikametine Rabbimiz vesile etsin. Amin..

Saniyen; Cenab-ı Hakka zerrat adedince şükürler olsun. Üç bayramı bir arda yaşıyoruz. Hem İ’d-i Fıtr, hem Cuma hem de Nurun Bayramını yaşıyoruz.

Husûmetlerin İnadına Gelir Bayram

“Her doğruyu demek doğru değildir” süzgecinden geçirmediğiiz her kelâm, bir kalbi yıkabilecek veya bize “kardeş eti yedirebilecek” riski taşır. Yayından fırlamış okun geri dönmemesi gibi, dudaklarımızın arasından çıkıveren talihsiz bir ifadenin de telafisi olmaz. Kalpleri kırdıktan sonra tamir etmeye çalışmak yerine, ağzımıza kadar gelen muvazenesiz bir sözü yutup sindirmek, bize halis bir niyetle (menfi) ibadet sevabı kazandırabilir. Bu “güzel ahlak mekanizması”nı her daim çalıştırmak, kemâlât basamaklarını uçarcasına çıkarıp bizi Rabbimize yaklaştırabilir.

İzzet, “ağzı gevşek” bir adamın bize taşıyıp getirdiği bir dedikodu karşısında, “O öyle dememiştir!” tepkisini verip mümin kardeşini zemmetmeye tenezzül etmemektir.

Ramazan Bayramı

Bugün yeryüzünde yaşayan iki milyara yakın Müslümanın iki büyük bayramlarından biri olan Ramazan Bayramı'dır.
Bayram günleri Allahu Azîmüşşan'ın bizlere İlahî bir lütfudur.

Biz de O'na hamd ü sena eder; tevhid, teşbih ve tekbirlerle O'na kul ve asker olmanın izzet ve şerefini bütün kâinata ilân ederiz.
îman ederiz ki, Allah birdir. Herşeyin dizgini O'nun elinde; herşeyin anahtarı O'nun yanındadır. Herşey O'nun emriyle halledilir.

Risale-i Nur'da Bayram Hakikati

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Nev'-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal ve akibet-bînlik adesesiyle, gayet şaşaalı bir gece bayramında, hapishane penceresinden bakarken, nazar-ı hayalime inkişaf eden bir vaziyeti beyan ediyorum.

Sinemada, eski zamanda mezaristanda yatanların vaziyet-i hayatiyeleri göründüğü gibi, yakın bir istikbalde mezaristan ehli olanların, müteharrik cenazelerini görmüş gibi oldum. O gülenlere ağladım. Birden bir tevahhuş, bir acımak hissi geldi. Aklıma döndüm, hakikattan sordum: "Bu hayal nedir?" Hakikat dedi ki:

Elveda Yâ Şehr-i Ramazan

Ey güzellik diyarının ışığı. Şimşek gibi deldin ve geçiyorsun. Işığının âşığıyız. Geldin, sevindirdin.

Şimdi de tam bulduk ve kavuştuk derken, yine ‘elvedâ’ deyip gidiyorsun. Bu kaçıncı hasret, bu kaçıncı vuslat, kim bilir?

Hiçbir saray, hiçbir sofra sunmadı senin sunduğun zenginliği. Sultandan dilenciye kadar, kapının eşiğinde herkes mutlu, herkes huzurlu. İnsanı insan eden, daha da ötesi mü’min eden, çok çabuk mayalayan bir sırrın var. Dileriz bu sır kalıcı olur üstümüzde…

Kadir Gecesi ve Kur'anın Hayatımıza İnzali

A-Kadir Gecesi

Kadir gecesinin dini hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Gecelerin en önemlisi ve feyizlisi Kadir gecesidir. Kur’an-ı Kerimde adı zikredilen tek gece de Kadir gecesidir. İnsanlık için bir hidayet kaynağı ve kurtuluş reçetesi olan Kur’an-ı Kerim bu gecede indirilmeye başlamıştır. Bu gecede yapılan ibadet, içinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır. Nitekim Kur’an-ı Kerimin 97. el-Kadr suresinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Doğrusu Biz onu (Kur'an-ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir

Risale-i Nur'da Leyle-i Kadir Hakikatı

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Bu parça hem Lâhika’ya, hem İ’caz-ı Kur’an’ın âhirine yazılacak. Birkaç gün sonra ehemmiyetli bir parçayı da göndereceğiz.

Mübarek Ramazan’ın Leyle-i Kadir sırrıyla, seksenüç sene bir ömr-ü manevî kazandırması sırr-ı hikmetiyle ve Risale-i Nur’un şakirdlerindeki sırr-ı ihlasla tesanüd ve iştirak-i a’mal-i uhrevî düsturuyla herbir sadık şakird, o fevkalâde manevî kazancı elde edeceğine gayet kuvvetli bir delili budur ki: Bu daire içinde kırkbin, belki yüzbin hâlis, hakikî mü’minlerin içinde hakikat-ı Leyle-i Kadr’i elde edecek bir-iki, on-yirmi değil, belki yüzlerin elde etmesi ihtimali kavîdir.

Mübarek Kadir Gecesi!

Bunu bize hediye etti Hakîm-i Ezeli,
Bu gece biz günahkârlara Rabbin lütuf eli.

Şefkati sonsuz olan Vedudun bir hediyesi,
Hak etmeden insanı verilenin ta kendisi.

Mu’cize olan İnsanı çok seven büyük Allah,
Ateşte yakmamak için sebep gönderir Vallah.

Dert ile telaşeler saldırıyorlar insana,
Bu gece kurtuluş sebebi değil mi söyle bana.

Salih Amele Sarılma Üzerine Bir Hasbihal

Pek aziz ve muhterem Kardeşim!
Üç aylar ve Ramazanı mübarek ve KADİR gecesine geldik derken, ne kadar çabuk geldi değil mi? Sanki dün oruca başladık. Birgün ömrümüzün sonuda geldimi ah ne çabuk geçti diyeceyiz. Yalınız en mühimi olan şu ki: Bizi ölü atomlardan Hulasa-i mevcudat ve Kâinatın şuûrlu meyvesi  yaratan Rabbimize çok dua edelim ki bizleri ve bütün müslümanları kendi rızasına yönelik bir şuura isal etmekle önce menhiyyattan (Yasaklardan) kaçabilmeyi, bâ’dehu (ondan sora) ameli salihaya sarılmakla bizi ve bütün âlemi islami hakiki Bayrama kavuşturmuş olsun. Amin Amin Amin, Böylece Bu mübarek gecenizi ve Bayramınızı tebrik ettikten sonra, siz kardeşlerimi müslümana yakışmayan şeylerden pâk ve nezih olduğunuzu bilerek, o kıymetli vaktinizi benim gibi boşa harcayan birine benzeyen biriyle yaptığım sohbeti dinlemeye biraz vakit harcamanıza davet ediyorum.

Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyden Ramazan Bayramı Tebriği ve Bazı Meseleler


Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin talebelerinden Hüsnü Bayram ağabey Leyle-i Kadir, Bayram Tebriği ve Günümüz Hadiseleriyle Alakadar Bir Mektup yayınladı. Ve Nur talebelerinden dikkatlice okumalarını rica etti.

İtikaf Nedir, Nasıl Îtikâfa Girilir?

İtikaf Nedir, Nasıl İtikâfa Girilir?

Resûl-i Ekrem (asm) âhirete irtihallerine kadar her Ramazan'ın son 10 gününü îtikâf ile geçirirlerdi

Îtikâf, lügatte, bir şey'e devam etmek, bir şey'i bekleyip durmak mânasına gelir. Istılahtaki mânası ise, 5 vakit cemaatle namaz kılınan bir camide, ibâdet niyetiyle durmak, ikâmet etmek demektir. Îtikâfa giren kimseye ise, mûtekif veya âkif denir.

Îtikâfın Hükmü Nedir?

Îtikâfın meşrûiyeti, Kur'an ve Sünnet ile sâbittir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Copyright © 2025 SaidNur.net | Gizlilik | Tüm Hakları Saklıdır.